Tarih: 05.07.2025 09:32
Bulgaristan Türk Edebiyatı’nın yaşayan en önemli temsilcilerinden Mehmet Türker’e ‘Özgürlüğün Peşinde Bir Ömür’ kitabı armağan edildi
Bulgaristan’da dayatmacı sosyalist rejim tarafından 1984-1989 yılları arasında Türklere yapılan baskıları ve Belene Kampı’nda gerçekleştirdikleri işkenceleri, Türkiye Gazetesi’nde anlatan Mehmet Türker’e 75. yaşına özel ‘Özgürlüğün Peşinde Bir Ömür’ kitabı armağan edildi.
Türk asıllı Bulgaristanlı yazar olan Mehmet Türker, asimilasyon harekatına geçildiği 1984 yılı sonunda, dayatmacı sosyalist rejimin politikasını desteklemediği için Mestanlı’da öğretmenlik yaptığı okulda tutuklanıp, Belene Kampı’na sürüldü. Kampta 485 gün kalan Türker, akabinde bir yıl daha tutukevinde cezalandırıldı. 1987 yılında kamptan çıkarılıp Köstendil linin Dragoviştitsa köyüne sürgüne gönderildi ve orada da 16 ay sürgün hayatı yaşadı. 1989 yılının Mayıs ayında 2 çocuğu ve eşiyle sınırdışı edilip Viyana’ya gönderildi. 31 Mayıs’ta Türkiye’ye gelen Türker, İstanbul’a yerleştikten sonra ilk 10 yıl Türkiye Gazetesi’nde muhabir olarak çalıştı. 10 yıl boyunca Türker, 1984-1989 yılları arasında Türklere yapılan baskıları ve Belene Kampı’ndaki işkenceleri kaleme aldı.
Belene Kampı’nda Türklere uygulanan insan hakları ihlalleri için mücadele veren Mehmet Türker’e 75. yaşına özel ‘Özgürlüğün Peşinde Bir Ömür’ kitabı armağan edildi. Çağrı yayınları tarafından yayımlanan ve Mehmet Türker’in gösterdiği mücadeleyi anlatan kitabın editörlüğünü Prof. Dr. Hüseyin Mevsim ile Prof. Dr. Ertuğrul Karakuş üstlendi. 291 sayfadan oluşan kitapta Mehmet Türker’in mücadelesi ile birlikte hayatı, sanatı, eserleri anlatıldı.
"Mehmet Türker’in ömrü de Balkanlar’da Türk tarihinin, Türk edebiyat tarihinin ömrü gibidir"
Kitabın ‘Takdim’ bölümünü yazan Prof. Dr. Ertuğrul Karakuş, "Bulgaristan Türk Edebiyatı’nın yaşayan en önemli temsilcilerinden olan; "eğitimci, yazar, gazeteci, araştırmacı, biyografi yazarı, dergici, Bulgaristan kültür tarihçisi" Mehmet Türker 75 yaşında. Mehmet Türker’in ömrü de Balkanlar’da Türk tarihinin, Türk edebiyat tarihinin ömrü gibidir. İnişler ve çıkışlar. Hüzünler ve sevinçler. Bal ve kan. Balkanlar’da yaklaşık 500 yıl süren ‘Pax Ottomana-Turcica (Osmanlı-Türk Barışı) dönemi. 93 Harbi, 1. Balkan Harbi, 2. Balkan Harbi, 1. ve 2. Dünya Savaşları, komünizm devri, Ömer Osman’ın tabiriyle "Türkçe" olan her şeye saldırı. Ve muhaceret. Siyasi çekişmelerin, ‘-izm’lerin, mikro milliyetçilik güdülerinin tetiklediği, ‘gizli veya aleni’ akıl almaz vahşiliklere sahne olan bir coğrafya. Yüzyıllarca ispata gerek duymayan bir barış medeniyetinin temsilcileri olan Bulgaristan Türkleri; kuzeyde, güneyde, Bulgaristan’ın her yerinde, bir yandan bu yeni muhteris rejimlerin uygulamalarına ayak uydurmaya çalışırken, diğer yandan da milli kimliklerini koruma çabasındadır. İşte böylesi bir ‘fetret’ devrine denk gelen 1950 yılında Mehmet Türker, Bulgaristan’ın Kırcaali iline bağlı Sindelli köyünde dünyaya geldi. Sindelli, Anadolu’daki Manisa Akhisar’daki, Kayseri’deki aynı ismi taşıyan köylerle kandan ve candan kardeş olan köy. Radopların eteklerinde, dağlarıyla, akarsularıyla, yüzlerce yıllık kadim gelenekleriyle, uzun kış gecelerine eşlik eden menkıbeleriyle, Çanakkale’den Yemen’e uzanan kahramanlık hikayeleriyle ve en önemlisi de kendine has tatlı Türkçesiyle, geleceğin yazarını, Mehmet’ini, adeta kendini yazması için hazırlıyordu Sindelli. Nitekim yazdı da. Sindelli kitabını da yazdı Türker. Doğduğu ve toprağıyla hemhal olduğu köye vefa borcunu ödercesine" ifadelerine yer verdi.
"Ve Belene, ‘Ölüm Kampı’
Bölüme devam eden Karakuş, "Bir zamanlar aziz-i vakt (kavm) olduğumuz, her taşıyla milletimizin medeniyet anlayışını yansıtan bir şehir olan Sofya’da Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Öğretmenlik ve ardından birçok gazete ve dergide Türkçe ve Bulgarca haber, röportaj, hikaye. Başlamıştır artık coşkun yürekte yazma ve çalışma coşkusu. Bir ömür sürecek olan. Bu çalışma aşkına sekte vuracak gelişmeler yaşanır Bulgaristan’da. 1984 yılı. Her fırsatta ve her reklamda insan sevgisini ve eşitliği ön plana çıkaran dönemin rejimin uygulamaya koyduğu, asimilasyondan da öteye giden yok edişler. Ve Belene. ‘Ölüm Kampı’. Türk milletinin yaklaşık bin yıldır hem hedefi hem dostu hem de eşitliği olan ulu Tuna nehrinin bağrında bir zulüm karargahı. Bu karargahta 485 gün. Talebe yetiştirerek, okuyarak, en verimli geçmesi gereken en değerli yıllar. Ve Bobovdol kasabasında bulunan tutukevi 1987 yılında, Köstendil ilinin Dragoviştitsa köyünde 16 ay sürgün. 1989 yılının Mayıs ayında da Viyana’ya sürgün. Ve ‘sevinç mi hüzün mü’ dedirten kavuşma; 37 Mayıs 1989’da Türkiye. Bir yandan ataların diyarından, Sindelli’den ‘evlad-ı fatihan’ topraklarından, onların şahidelerinden ayrılmanın dayanılmaz hüznü. Diğer yandan da ‘her mazlumun son kalesi’ olan ana vatan Türkiye’ye, asırların ‘payitaht’ı İstanbul’a kavuşmanın sevinci ve heyecanı. Özgürlüğün verdiği heyecan. Heyecanın verdiği yazma ve üretme arzusu. Birbiri ardına gelen eserler; Belene Adası (Zulmün Ateş çemberinden Anılar), Gölgedeki Kahraman, Kalem Kılıçlaşınca, Hazanda Son Yolculuk, Bozgun Zamanı-1, Bozgundan Sonra-2,Vatan Yasak Özgürlük Uzak-3, Beyaz Ölüm, Sindelli, Tımraş’ın Ahmet Ağası. Öyle eserler ki; ‘Gazetecilik’, ‘araştırmacılık’, ‘tecrübe’. Hususiyetle de ayrıntılı bilgi isteyen ‘roman’, ve ‘biyografi’ türündeki eserlerinden M. Türker’in gazeteci ve araştırmacı yönü dikkat çeker. Bu ‘ayrıntıcı’ ve ‘araştırmacı’ karakter, ‘Belene Adası (Zulmün Ateş Çemberinden Anılar) adlı kitabındaki anlatım başarısının da en önemli etkenlerinden olacaktır. Ve ‘Rumeli Dergisi’yle de özdeşleşti Mehmet Türker. Muhaceret acılarını yüreğinde taşıyan birçok muhacirin dört gözle beklediği bir dergi. Hele bu derginin emektarı 70’e merdiven dayamış yaşına rağmen büyük bir titizlik ve özveriyle hazırlıyorsa ve dağıtıyorsa bu dergiyi. Bulgaristan topraklarına, Bulgaristan insanına en büyük vefa misallerinden birisi; ‘Bulgaristan’ın Susturulamayan Kalemi; Ömer Osman Erendoruk’ ve ‘Söndürülemeyen Meşale: Nuri Turgut Adalı’ belgeselleri. Kalem Kılıçlaşınca, Hazanda Son Yolculuk, Gölgedeki Kahraman adlı eserlerin belgesele bürünüp gözlere ve kulaklara hitap edecek şekli oldu bu eserle. Nicelerine. Evet, Bulgaristan Türk Edebiyatı’nın yaşayan en önemli temsilcilerinden olan, ‘eğitimci, yazar, gazeteci, araştırmacı, biyografi yazarı, dergici, Bulgaristan kültür tarihçisi’ Mehmet Türker 75 yaşında. ’70 yaş’ için yazdığımız yazıda, ‘Ve biz hala çok şey beliyoruz bu değerli yazardan’ demiştik. 75. yaşta da tekrar ediyoruz bu talebimizi canı gönülden: Nice romanlara, nice hikayelere. Nice "araştırma, kültür ve yazı’ dolu yılara. Bulgaristan Türk Edebiyatı’nın azimli kalemi" şeklinde devam etti.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —