Bugün, 23 Kasım 2024 Cumartesi

İslamiyeti seçen Portekizli, Lise öğrencileriyle bir araya geldi

Osmaniye'nin Düziçi ilçesinde İslamiyeti seçen Portekizli aile Anadolu İmam Hatip Lisesinde konferans verdi. Portekizli Said Neves, neden İslamiyeti, Türkiye'yi ve Düziçi ilçesini seçtiğini Lise öğrencilerine anlattı.

Yaşam 11.04.2022 14:51:00 0
İslamiyeti seçen Portekizli, Lise öğrencileriyle bir araya geldi

Osmaniye'nin Düziçi ilçesinde İslamiyeti seçen Portekizli aile Anadolu İmam Hatip Lisesinde konferans verdi. Portekizli Said Neves, neden İslamiyeti, Türkiye'yi ve Düziçi ilçesini seçtiğini Lise öğrencilerine anlattı. 
Düziçi Anadolu İmam Hatip Lisesinde öğrenci velisi olan Milton, fakir bir ülke olan Mozambik'te doğduğunu ve geçirdiği hastalığın ardından İslamiyeti kabul etmesini anlattı. Milton; "Benim adım Said olarak bilinen Milton Neves ve Faheem'in babasıyım. Sömürge savaşı sona erdiğinde Afrika, Mozambik'te doğdum. Kişi başı ayda 1 kg şeker, 1 kg pirinç, 1 kg un almamıza izin verilen çok fakir bir ülkeyi hatırlıyorum. Halk için çok zor bir yıldı. Fakir bir mahallede büyüdüm ama çok arkadaşım vardı. Babam, 1966'da sömürge savaşı sırasında Mozambik'e gitti ve savaş bittikten sonra orada yaşadı. Annem, büyükannem ve büyükbabamın Hindistan'dan Mozambik'e yaptığı gezi sırasında Uganda'da doğdu. Mozambik'te büyüdü. Ne yazık ki ailem okula gidemediği için okuma yazmada zorluk çekiyorlardı. Çok mütevazi ve fakir bir ailede büyüdüm ama “Aile önce gelir, hırsızlık yok, hile yok, her şeyi doğru yapmalı” gibi güçlü değerlere sahiptik.  Hristiyan olarak doğup büyüdüm ve 11 yaşıma kadar kiliseye gittim. O zamanlar kiliseye gitmeyi bıraktım çünkü bilmediğim ve anlayamadığım dualar gibi pek çok şey mantıklı gelmiyordu. Mozambik'te okudum, Matematik ve Fizikte ülkenin en iyi öğrencilerinden biri olarak 12. sınıfı tamamladım. 11. sınıftayken küçük çocuklara ve okuma yazma bilmeyen birine özel ders verdiğimi dün gibi hatırlıyorum. Bugün bu kişi evli ve çocuk babasıdır ve okuma yazma bildiği için iş yerinde şef olmuştur. Bu yaşam örneğini görmek çok sevindirici.  Daha sonra devlet üniversitesine girdim ve Elektronik Mühendisliği bölümünde eğitim gördüm. 2003 yılında Üniversiteden ayrılırken otobüsle büyük bir trafik kazası geçirdim. Bu kaza hayatımı sonsuza dek değiştirdi. Çok fazla komplikasyon yaşadım ve en garip olanı klinik ölümüm oldu. Makine durdu ve doktor anneme öldüğümü söylemeye gitti. Sanırım bu, rahmetli dedemi gördüğüm zamandı. Hatırladığım kadarıyla bana elini vermeye gelmişti ama ona dokunamıyordum. Doktor odaya geri döndüğünde makinenin tekrar çalıştığını gördü ve ben hayattaydım" dedi.
Geçirdiği hastalığın İslamiyeti seçmesinde büyük etkisi olduğunu belirten Said; "Sonra Mozambik'te doktorlar aileme iç kanamam olduğu için fazla bir şey yapamayacaklarını söylediler. Hemen Güney Afrika'ya gittik ama tedavi çok pahalı olduğu için özel hastaneden çıkıp Mozambik'e geri dönmek zorunda kaldım. Mozambik'in başkenti Maputo'ya geldiğimde doktorlar bana 7 gün ömür verdiler. 21 yaşında o kadar zayıftım ki 20 kilodan biraz fazlaydım. Ölüyordum. Herkes bana dua ediyordu. Bir gün Portekiz Konsolosluğundan biri geldi ve anneme Portekiz'e gitmesi için 2 bilet teklif etti. Portekiz'de birçok şey oldu ve bir gün yere yığılıp iç kanama geçirdim. Doktor ameliyatın başlaması için talimat verdi. Doktor daha sonra bana, başlamadan önce küçük bir pencereye gittiğini ve gökyüzüne bakarak Tanrı'ya ellerine güç ve mükemmellik vermesi için dua ettiğini söyledi. Bu benim 6. ameliyatımdı. Her şey mükemmel gitti. Ondan sonra hayattaydım.  İyileştikten aylar sonra kendi kendime “Kazada neden ölmedim?” diye sorgulamaya başladım. Cevap 2005'te birisi bana İslam hakkında konuştuğunda ve bana İslam ve Peygamber Muhammed (SAV) hakkında okumamı söylediğinde geldi. Söylediğini yaptım; hoşuma gitti ve bir gün kendi kendime cevaplarım olduğunu ve İslam'ı kabul etmeye hazır olduğumu söyledim" ifade etti.
İslamiyeti kabul etme hikayesini anlatan Said, Şehadet getirdiği zamanki heyecanını anlattı. Said Milton; "15 Temmuz 2005 Cuma günüydü, camiye gittim ve orası Müslümanlarla doluydu, birçoğunu tanıyordum ama beni orada gördüklerine şaşırdılar. Cuma namazı kıldım ve namaz bittiğinde imam kalabalığa birinin müslüman olmak istediğini söyledi. Beni yanına çağırdı. Kalbim o kadar çok atıyordu ki patlayacak sandım. İçimde bir korku vardı. Ön tarafa gittim ve İslam'ı kabul ettim. Herkes benim için dua etti elhamdulillah ve bana sarılmaya geldiler. Müslüman cemaatinde kardeşliği gördüm. Bundan sonra aileme Müslüman olduğumu söyleme vakti geldi. Anneme söyledim ve o da bana “Tamam, sorun değil.” dedi. Ondan sonra annem benim için her şeyi helal almaya başladı. Sonraki Ramazan, Ekim ayında annemin evindeydim ve ben oruçluyken benim için yemek yaptı. Çok huzurluydum. Ama aile üyelerimin çoğu kabul edemedi. Ama benim için en önemli kişi annem, her zaman annem. Ondan sonra evlendim ve sonraki yıllarda 4 çocuğum oldu. Elektronik ve Telekomünikasyon Mühendisi ve Şebeke Mühendisi olarak okumaya devam etmekteyim. Bu arada e-ticaret konusunda uzmanlaşmış bir web sitesi tasarımcısıyım. Çocuklarımdan 3 tanesi Mozambik'te, sonuncusu Portekiz'de doğdu. Mozambik'te insanların 2 kere evime gelip hemen hemen her şeyi çalması ve polisin bu duruma kayıtsız kalması nedeniyle; ve bazı olumsuz olaylardan sonra yeni bir hayata başlamak için Portekiz'e taşınmaya karar verdik" dedikten sonra Portekiz ve İngiltere'de yaşadıklarını anlattı. Birçok kere Müslümanlara karşı uygulanan nefret suçuyla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Said Milton; "2017 yılında İngiltere'ye taşınma kararı aldık. Leicester'da yaşıyorduk ve ben Amazon'da çalışıyordum. Daha sonra işi taşıdığımız için Müslüman cemaatinin yoğun olduğu Birmingham'da yaşamaya başladık. Birkaç yıl sonra birdenbire nefret suçu başladı ve hatta müslüman çocuklar arasında bile bıçaklama suçu daha da arttı. Müslümanlar için çok fazla sorun vardı ve sanırım hepiniz 2 hafta önce İslam hakkında konuştuğu için bıçaklanan bir adam ve 3 gün önce de 2 çocuklu Müslüman bir annenin öldürüldüğünü öğrenmişsinizdir. İngiltere'de ve Avrupa'da bu tür haberleri görmek normal ama bizim ve çocuklarımız için istediğimiz bu değil. Böylece haritayı açtık ve hangi ülkeye gidip Müslüman olarak yaşayacağımızı araştırdık. Türkiye'yi gördük. Böylece her şeyi hazırladık ve arabayla Türkiye'ye yolculuk yaptık. Çok zorlu bir yolculuktu. Fransa, İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan ve Bulgaristan'dan geçtik. Hep Türk müyüz diye soruyorlardı. 24 Temmuz 2020 Cuma, aynı gün Ayasofya camii olurken, biz Edirne'de Türkiye sınırına girerken camide selâ okunuyordu. Evde olduğumu hissettim. Bu bizim Türkiye'deki ilk seferimizdi. Edirne’deki tüm insanlar bize çok iyi davrandı. İlk defa kendimizi güvende hissettik. Sonra Çiftlik Evi aldığım Uşak'ta yaşadık ama çok soğuk bir yer. Böylece 2021'de hastalanmamak için güzel havası olan bir yer aramaya başladık. Antalya, İzmir, Adana ve Osmaniye'yi gördük. İzmir ve Adana'yı görmeye gittim ve ondan sonra yer bulmak için 3 günlüğüne Osmaniye'ye geldim. Diğerleri yerine Osmaniye'yi tercih ettim. İzmir'de insanların Avrupa'daki gibi yaşadığını gördüm ve çocuklarım için istediğim bu değil" dedi. 
Neden Osmaniye'yi seçtiklerini anlatan Said Neves; "Bazı insanlar bana birkaç yer göstermeye başladı. Beni Hasanbeyli'ye götürdüler. İkinci gün beni Bahçe'ye götürdüler ve artık bırakıp Uşak'a gitmeye hazırdım. Ama Düziçi için bir kişi o kadar ısrar etti ki gelip görmek zorunda kaldım. Tutacağımız daireyi gördüm ve beğendim. İklimini de sevdim. Uşak'a geri döndüm ve buraya gelmek için hazırlandık. Düziçi'ne geldiğimde insanları tanımaya başladım ve yüreği güzel insanları gördüm. Ayrımcılık yok, hırsız yok, çok sade ve mütevazi bir halk. Düziçi'de kalmaktan zevk alıyoruz. Ondan sonra çocuklarımızı okula göndermeyi düşündük ve İmam Hatip'i seçtik. Portekiz'de, Lizbon Palmela'da oğullarımın okuduğu İmam Hatip'e benzer bir özel okul var. Müfredatı beğendim. Konuları incelerken İmam Hatip'te insan için en önemli olduğunu düşündüğüm bu değerlere oğullarımın sahip olabileceğini gördüm. Düziçi'nde, İmam Hatip'te herkesin aileye önem verdiğini, insanların dürüst olduğunu, insanların çoğunun mütevazı olduğunu, piyasada terazide hırsızlık olmadığını, insanların gönlü büyük, komşuların ilgili olduğunu gördük. Herkes evde hissetmem için bizi çaya falan davet ettiker. Burada kendimizi mutlu ve güvende hissediyoruz. Birçok arkadaş edindik, çok iyi kalpli, çok güzel insanlar. Türkiye'de kalmaktan keyif alıyoruz ve insanlar çok cana yakın. Ancak bunu diğer ülkeleri ziyaret ettikten sonra görebiliriz. Diğer ülkeler hakkında kötü konuşmak istemiyorum ama Bulgaristan'da helal yiyecek aradığımızı hatırlıyorum. Yerel bir kişiye sordum ve orada helal yiyecek olmadığı için ellerinde ne varsa yememi söyledi. Yemek aramaya devam ettik ve elhamdulillah, bir Türk lokantasında helal yemek yedik. Kasım ve Aralık aylarında Portekizli bir arkadaşımla Türkiye, Osmaniye ve Düziçi hakkında; halk, kültür ve İslam hakkında konuştum. Ve ailesiyle birlikte burada yaşamaya geldi. Sanırım bazılarınız onu benimle ya da tek başına iken gördü. Düziçi‘ni seviyoruz ve özellikle oğullarım İmam Hatip Okulu'nda okumaktan keyif alıyorlar. Okul ve arkadaşları hakkında her zaman çok güzel konuşuyorlar. Aradığımız şey buydu" diyerek sözlerine son verdi.